28 Aralık 2008 Pazar

benim gene umudum var :)

Epeydir rafa kaldırdığım umutlarımı tekrar ortaya çıkardım. Bir güzel tozlarını aldım, parlattım, tekrar kullanmaya başladım :)

20 Kasım 2008 Perşembe

bu aralar...

Bu aralar canım yapmam gerekenler hariç herşeyi yapmak istiyor.

11 Kasım 2008 Salı

atölye fatihleri

Günlük gazetelere göz gezdirmeye benzer bir şekilde geliştirdiğim blogları gezme alışkanlığımın birkaç uğrak noktasından biri Pino'cuğumun blogudur. Son yazısında her zamankinden farklı birşey oldu ve yayınlanmadan gördüğüm bir fotoğrafın onun elinde nasıl şirinleştiğini ve kenarına imza atılabilecek kadar esere dönüştüğünü gördüm. Ben bu düşüncelere kapılmış, he he ben de ordaydım, iç sesiyle yazısını okurken birden yazının sonunda Pino'nun bana seslenişiyle karşılaşmak tahmin edersiniz ki pek şaşırtıcıydı. Pino bende tam bir derste konuşurken öğretmene yakalanmışım etkisi yarattı :) Pino'nun seslenişine cevaben çok bekletmeden ben de kendi eserimin fotosunu az süsleyerek yolluyorum. Önce Pino'nunkine bakıp da benimkinde hayalkırıklığına uğrayanlardan şimdiden özür dilerim :D


3 Kasım 2008 Pazartesi

İMDAAAAAT!!!

Evet, doğru kelime bu. Kesinlikle 'İmdat!'. 1.5 yıldır ders almayan bünye unutmuş sınav öncesi karın bölgesinde gezinen kelebek hallerini. 20 yıllık öğrencilik hayatı da azaltmıyor şu hali, huy meselesi.

İMDAAAAAT!!!

6 Ekim 2008 Pazartesi

Acaba?

Kendi bloguma birşey katamasam da çok sevdiğim bir blogun, hem de pek sevdiğim Pino'nun blogunun iyi olması için birşey yapmayı başardım galiba. Başardım mı acaba? Bende umut var mı acaba, mutlu, olumlu ve kendinden memnun olmak için? Acaba?..

8 Mayıs 2008 Perşembe

dikkat kırılabilir

Çalışmak için kütüphanenin cam kenarı masalarına oturup arada gözleri manzaraya dalıp gitmeyen var mıdır acaba? Geçtiğimiz haftasonu o topluluğa ben de katıldım, yağmurlu bir haftasonu olmasından mütevellit hüzünlü şeyler geldi aklıma. Oturdum hayalkırıklıklarımı düşündüm.

Hayallerimin altında kaldığım ilk zamanı orta 3 olarak hatırlarım. İlköğretimin henüz hayatımıza girmediği dönemler. Hazırlık sınıfında beraber olduğum arkadaşlarımdan babamın tayini nedeniyle iki sene ayrı kalmıştım. O iki sene boyunca kendimi, eski sınıfıma geri dönüp o arkadaşlarımla geçireceğim güzel zamanlara hazırlamıştım. Sanki ben ordayken hayat duracaktı da döndüğümde aynen devam edecekti. Aynı şehre geri döndüğümüzde eski sınıfıma değil başka bir sınıfa verildim. Tabi asıl hayalkırıklığı bu değil, bu öncüsü. Büyük ölçekli olanı eski sınıfımla beni ayıran tek şeyin duvarlar olmadığını anladığımda yaşadım. Artçılarını galiba hala yaşıyorum. Eski sınıfımdaki arkadaşlarım ben yokken de gelenlerle hayatlarına devam etmişlerdi. Hazırlıkta o sınıfta olan,şimdiyse aşina gelen bir yüzden başka bişey değildim artık. O geçen iki senede ne gittiğim yere ait olmuştum ne de o sınıfta kalmıştım. Kendimi ait hissettiğim bir taraf olmadı. Talih midir nedir, lise bitti, üniversite bitti, bu durum pek de değişmedi yıllar boyunca.

Bu anlattığım benim elimde olmayan bir olay için yaşadığım bir hayalkırıklığıydı. İnsan büyüdükçe elinde olan konularda hayalkırıklıkları yaşayıp üstüne bir de elinden geleni yapmadığı konusunda bir suçluluk ekliyor üstüne. İşte tam o cam kenarında oturduğum sıralarda bu şekilde kurulup beklenmiş hayallerin altında ezilme vakası yaşadığımı farkedince oturup hayal kurmak hakkında düşünmeye başladım. Korkmadan hayal kurma lüksü hayallerini gerçekleştirecek azim ve kararlılığa sahip insanlara mı aittir sadece? Yoksa kurulanın hayal olduğu konusunda kendini ikna edip öyle hayal kuranlara mı? İyi de hayal kurmanın doğasında hayal edilen şeyin gerçekleşmesini beklemek yok mudur illa ki? Sanırım sorun adına hedef denmesi gereken şeyleri hayal diye adlandırmaktan geliyor.

Yine de güzeldi o yağmurda o camın kenarında oturuyor olmak.

24 Nisan 2008 Perşembe

kahve

Ben kahveyi çok severim. Çok sevmeme karşın, (aslında çok sevdiğim için) hergün içmezdim. Pek çok şartın birarada sağlanmasını beklerdim kahve içmek için. Bir kere canım çekecek, öyle her zaman içilmez. Sonra sıkışık bir zamanda olmayacağım, asla aceleye gelmeyecek o kahve. Mümkünse güzel bir müzik çalacak, oturup fincanımı, duruma göre karton bardağımı elime alacağım ve yudum yudum, her yudumda tadını ala ala ve gülümseyerek içeceğim kahvemi.
Ne olduysa geçen aylarda oldu. Başlarda haftada birkaç defaya çıkan kahve keyfim yavaş yavaş günde bir taneyi geçmeye başladı. Tabi bu kadar sıklaşınca artık pek keyiflik hali kalmadı. Günlük işinin bir parçasıymış gibi hiç düşünmeden kahve içen bir ofis çalışanı olmuştum. Kahve keyfimi bilmeden kendi kendime sabote etmiştim. Böyle olduğunu farkettiğimdeyse çok geç olmuştu. Bunu bir süre sonra içtiğim kahveden tat alamayınca anladım. Üstüne bir de sağlık problemi eklenince kahveden tamamen uzaklaştım bir süredir. Nasıl bir sabote etmekse canım da çekmiyor kendisini. Ama bende yarattığı o törensel havayı özlemiş olacağım ki son bir saattir kendimi internette dumanı tüten kahve fincanlarına bakarken yakaladım.

Oysa ne kadar masum başlamıştı, bloguma yakışsın diye günlük sütü hatırlatan cam şişede süt resmi arıyordum ben. Önce sütle kahvenin ortak olduğu bir resim cezbetti beni. Nasıl oldu bilmiyorum blogu da sütü de unutmuş, hergün doya doya bakayım diye masaüstüme duvar kağıdı yapabileceğim bir fincan kahve resmi aramaya başlamıştım. Tam bir internet kurbanı oldum yani. Şimdi masaüstü tamam. Blog için süt resmi bulamadım ama buraya da aylar önce (kahve keyfimi sabote etmemiş olduğum zamanlar) kendi yaptığım bir çizimi koymaya karar verdim.
İçmiyorum bari seyredeyim, benim gibi olanlara da sanal alemde bir kahve temalı dosya daha kazandırayım diye. Süt resmi için de arama çalışmalarım devam edecek. İçime sinen birşey bulduğum an o da kahvenin peşinden geliyor.

tazecik başlangıç

O geçtikçe herşeyi gösterdiği iddia edilen zaman gösterecek, bu blog hevesi gelip geçecek mi yoksa büyüyüp serpilecek mi..

Ayrıntı sevdalısı bir insanım işte, yitip gitmesine gönlüm razı olmuyor hiçbirinin. Sanki sadece benim bilmem eksik bırakıyor onları. Bu yıllarda yaşıyor olmasının yararını görelim, burda açığa çıkarayım hepsini dedim. Göreceğiz sonucu.. Zamanla..